YARIM ASIRLIK DOSTLUĞUN GÖLGEDE KALAN HÜZNÜ

“Hey gidi günler…” dedirten bir ziyaret Samsun’un Taflan mahallesinde bir ofisin kapısı aralandığında, içeri yalnızca bir adam değil; yarım asırlık bir dostluğun, çocukluk gülüşlerinin, gençlik hayallerinin ve kaybolan zamanın hüznü de girdi…

YAŞAM Yayın: 21 Kasım 2025 - Cuma - Güncelleme: 21.11.2025 17:35:00
Editör - Vural Yeşilyurt
Okuma Süresi: 3 dk.
Google News

Gazeteciliğin, fotoğraf makinesinin ve 8 köşe kasketinin ardına sakladığı yılların yükünü taşıyan bir dost; karşısında saçları aklaşmış, yılların ticaretine, üretimine ve emeğine adanmış bir başka dost…
Recep Yılmaz ve yılların eskitemediği arkadaşı…

Bu ziyaret, sadece iki insanın buluşması değildi.
Elleri nasırlı bir babanın, rahmetli Mansur Yılmaz’ın kurduğu DOMAK su pompaları fabrikasının kokusunu taşıyan anıların; Samsun Sanayi Sitesi’nin gürültüsüne karışmış gençliğin; İncesu sahilinde çadırların gölgesinde geçen yazların sessizce geri dönüşüydü.

O günlere dair her söz, masanın üzerinde soğuyan kahvenin buharı gibi yükseldi…
Ve her cümle, iki adamın da gözlerine dolan yaşlarla birleşti.

 

“İlk sigortalı işimdi… Kendimi Almanya’da gibi hissettiğim günlerdi.”

Bafra’dan Samsun’a uzanan yolculuk, bir tornacının tezgâhında, bir ustanın sesinde, “Gel, fabrikaya alıyoruz.” cümlesiyle başlamıştı.
O genç delikanlı için DOMAK sadece bir iş değildi, bir yuva; çalışma arkadaşları birer dost, birer kardeşti.

Cumartesi öğlene kadar çalışılan, bir buçuk gün tatille kıymetlenen o günler…
Şimdi hafızasında bir fotoğrafın sararmış kenarları gibi titreşiyor.

Ayrılıklar, askerliğin yolları ve kaderin çizdiği iki yol

Recep, büyüklerinin öngörüsüyle firmanın yönetim kuruluna adım atarken;
arkadaşı askere gidiyor, dönüşte foto muhabirliğine, TRT temsilciliğine, belediyede basın danışmanlığına uzanan uzun ve yorucu bir mesleğin içine düşüyordu.

Her şey değişmişti.
Ama dostluk değişmemişti…

 

“Ben kelimi 8 köşe kasketle gizledim, onun saçları aklara teslim olmuş…”

Ziyaretin sonunda, yılların âdetidir diye bir fotoğraf çekildi.

Fakat o kare, sadece iki kişinin değil;
geçen 50 yılın, kaybolan gençliğin, gülüşlerin, ayrılıkların ve kavuşmaların fotoğrafıydı.

Birinin saçlarının aklığı, diğerinin dökülen saçlarını gizleyen kasketin mahcup hali…
Aslında zamanın herkese aynı adaletle dokunduğunu anlatıyordu.

Fotoğrafa bakarken dudaklardan tek bir cümle döküldü:

“Hey gidi günler…”

O an ikisi de gözlerindeki buğuyu saklamaya çalıştı; ama yarım asırlık dostluk hiçbir şeyi gizlemezdi.

 

Bir dostluk biter mi? Hayır… Yalnızca yılların yüküyle ağırlaşır.

Bugün biri üretmeye, ticarete, yazmaya;
diğeri ülkenin dört bir yanında 8 köşe kasketiyle tarımın sesini anlatmaya devam ediyor.

Fakat her ikisinin de kalbinde aynı sızı, aynı minnet, aynı çocukluk kokusu var:

Yarım asırlık bir arkadaşlığın hiç eksilmeyen sıcaklığı…

Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.