Hibrit Tohum Kullanımı Nasıl Başladı?

Jale EREN
trtbafra@gmail.com - XXXXXXYerel tohumlarla sağlanan bu muhteşem biyoçeşitlilik nasıl bu duruma geldi şöyle bir bakalım.
Henry Kissenger’in şu sözü bunu gayet iyi açıklıyor.
“Petrolü kontrol edersen ulusları, yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin!”
Bu düşünceyle, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 1960’larda ABD’de hibrit tohumculuk zirveye ulaşmıştı. Fakat dünyada hiçbir ülke bu tohumları istemiyordu. Hibrit tohumları nasıl satabiliriz araştırmasına giren ABD’nin, Avrupa Kalkınma Planında oynadıkları açlık kartı aklına geldi ve yine aynı oyunu oynadılar; “Dünya’da bir milyar aç insan var, bunları ancak verimi yüksek tohum kullanarak doyurabiliriz” dediler ve “Yeşil Devrim” diye anılan projeyi başlattılar.
1980 yılında Türkiye de Yeşil Devrim Projesine katıldı ve hibrit tohumlar yavaş yavaş kullanılmaya başlandı.
2006 yılında ise ülkemizde GDO ithalatını denetim altına alacak “Biyogüvenlik Kanunu” çıkartılmadan “Tohumculuk Kanunu” çıkartılarak toplum sağlığımız ve tarımımız küresel tarım tekellerinin eline bırakıldı. 5977 sayılı “Biyogüvenlik Kanunu” ancak 2010 yılında çıkarıldı.
Tohumculuk Kanunu ile çiftçinin yerel tohumları ve bunlardan ürettiği fideleri, çiftçiler arasında değişime açık olmakla birlikte satışı yasaklandı. Yalnızca kayıt altına alınmış, patentlenmiş tohumlukların satışına izin verildi. Hükümet çiftçiye vereceği desteklerde ÇKS (Çiftçi Kayıt Sistemi)’ye kayıtlı olma şartı arıyor. Toprak mahsulleri ofiside ÇKS’ye kayıtlı olmayan çiftçinin ürününü almıyor. ÇKS’ye kayıtlı çiftçiler ise sertifikalı, patentli tohumları kullanmak zorunda. Kendi yerel tohumlarını kullanamıyor. Bu tür yasalarla hibrit tohumların desteklenmesi neticesinde tüm dünyada yerel tohumlar hızla kaybolmaktadır.
Dünya ile parelel olarak ülkemizde de yerel çeşit kaybı çok hızlanmıştır. Yerel çeşitler sadece dağ köylerinde kalmış, ova köyleri ise endüstriyel tarıma ve hibrit tohumlara çoktan teslim olmuştur.
Geleceği tehlikeye giren yerel tohumlara Türkiye’nin pek çok yerinde, çoğunluğu Ege bölgesinde olmak üzere, köylüler sivil toplum örgütleri, belediyeler sahip çıktı. Tohum şenlikleri düzenleyerek, tohum ambarları, yerel tohum merkezleri kurarak takas sistemi ile biyoçeşitliliği korumaya çalışıyorlar.
Hibrit ve GDO’lu tohumlara bağlı kalmak, özgürlüğümüzden vazgeçmek, Uluslararası tohum şirketlerine teslim olmak, gıda güvenliğimizi bu şirketlerin eline teslim etmek demektir.
Jale Eren
Muğla Yerel Tohum Grubu Başkanı