19 Eylül 2025 - Cuma

İmeceyle Mayalanan Bir Gelenek

Her şey bir avuç buğdayla başlar… Ama sonunda bir tabak sıcak tarhanada toplanır: emek, birlik, sabır ve geçmiş.

Yazar - Jale EREN
Okuma Süresi: 3 dk.
Jale EREN

Jale EREN

trtbafra@gmail.com - XXXXXX
Google News

Ama sonunda bir tabak sıcak tarhanada toplanır: emek, birlik, sabır ve geçmiş.

Yaz sonuna doğru Muğla’da bir hareketlilik başlar. Özellikle Ula tarafında hâlâ yaşayan bir gelenekle, kadınlar erkekler bir araya gelir; tarhana imecesi kurulur. Kazanlar kaynar, ateşler yanar, kepçeler döner. Bugün Ayşe teyzenin, yarın Hatice ablanın tarhanası yapılır. Sadece yemek değildir bu; sofraya konan bir hatıradır.

Bu toprakların “göcesi” meşhurdur mesela. Karıncabaşı iriliğinde öğütülmüş buğday. Öyle hemen olmaz, önce ayıklanır, yıkanır, kurutulur. Sonra kese yoğurdu hazırlanır; bolca, cömertçe. Çünkü tarhana cömertlik sever.

Tarhana günü geldiğinde, iş bölüşülür. Biri kazanı karıştırır, biri yoğurdu taşır, biri çocuklara göz kulak olur. Göce kazana azar azar dökülürken, kepçeler yorulur, eller sıcakla yarışır. O an, herkesin gözünde aynı parıltı vardır: birlikte yapılan işin huzuru.

Soğuyan göceler çarşaflara serilir, serin sonbahar güneşinde ceviz iriliğinde parçalanır. İşte orada, daha tarhana tam olmadan, küçük bir şölen başlar. Sarımsaklı yoğurt dökülür üstüne; komşuya bir tabak, çocuğa bir kaşık... Kimse “bir parça da bana verir misin?” demekten çekinmez. Bu sofrada ayıp değil, paylaşılamayan ayıptır.

Sonra yoğurtla göce karışır. Yoğrulmaz; çünkü o, bir hamur değil. El ile incitmeden, sevgiyle yoğurt her yerine yedirilir. Sonra bir kese gelir, içine doldurulur, ağzı bağlanır. Şimdi tarhana sabırla bekleyecek. Ekşiyecek. Bekledikçe güzelleşecek. Tıpkı hayat gibi.

Üç gün boyunca sabah akşam suyunu bırakır, üzeri nemli bezle örtülür. Sabırla izlenir bu dönüşüm. Sonra şekil verilir, topak topak güneşe bırakılır. Günler geçtikçe rengi solar, kokusu keskinleşir, dokusu kurur. Ve nihayet bir bez torbada kışa hazır hâle gelir.

Ama bu tarhana sadece kışın değil, her mevsimin hatırasıdır.
Yağmurla birleşti mi, kazan başında sarımsağıyla kaynadı mı, bir tabak çorba olur ama içine bir çocukluk düşer.
Közlenmiş kuru biberle, turşuyla, taze pırasayla yenen bu yemek; mideyi doyurmaz sadece, geçmişi sofraya getirir.

Bazıları pratik yollar bulmuş. Leğende kısır gibi yapıyorlar artık. Kaynar suyu dök, karıştır, yoğurdu ekle, hop kese… Ama o imecenin yerini hiçbir şey tutmaz. Çünkü tarhananın tadı sadece göcede, yoğurtta değil; birlikte atılan kahkahada, paylaşılan yorgunlukta, beklenen o üç günde saklıdır.

Muğla tarhanası, Anadolu’nun özüdür aslında.
Bir kazan başında toplanan kalplerin, bir geleneği yaşatmak için el ele veren insanların hikâyesidir.

Ve biz o çorbayı her içtiğimizde, sadece doymayız…
Hatırları içimize çekeriz.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.