Modern Tarımın Çift Yüzlü Kılıcı: Pestisitler
Burak Yeşilyurt
trtbafra@gmail.com -Tarım, insanlık tarihinin en eski ve en temel faaliyetlerinden biridir ve gıda güvenliğini sağlama görevi, her geçen gün daha da büyük bir önem arz etmektedir. Ancak, tarımsal üretim sürecinde karşılaşılan zararlılar ve bitki hastalıkları, verimliliği olumsuz etkileyerek gıda üretiminde kayba neden olmaktadır. Bu kayıpları önlemek amacıyla pestisitlerin kullanımı, hem dünya genelinde hem de Türkiye düzeyinde yaygın bir uygulama haline gelmiştir.
Bu bağlamda, Yılmaz, Düzenli ve Dağ (2024) tarafından gerçekleştirilen araştırma, "Dünya, Avrupa Birliği Ülkeleri ve Türkiye’de Pestisit Kullanımı ve Yasal Düzenlemeler" başlığıyla önemli veriler sunmaktadır. Araştırma, ülkeler arasındaki pestisit kullanımını, yasal düzenlemeleri ve bu düzenlemelerin tarımsal uygulamalar üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde ele alarak, gıda güvenliği ile çevresel sürdürülebilirlik arasındaki karmaşık ilişkiyi ortaya koymaktadır.
Çalışma, pestisit kullanımının artmasının, artan nüfus ve iklim değişikliği gibi faktörlerle doğrudan ilişkili olduğunu vurgular. Bununla birlikte, yazarlar, Türkiye'nin pestisit kullanımını Avrupa standardına ulaştırmak için gerekli yasal ve eğitimsel adımları atması gerektiğini savunmaktadır. Dolayısıyla, bu araştırma yalnızca pestisit kullanımını değil, aynı zamanda sağlıklı bir tarım pratiği oluşturmak için gereken düzenlemeleri de tartışmaya açmaktadır.
Hızla artan dünya nüfusu, gıda ihtiyacının önemini artırmış ve artan gıda talebini karşılamak için ülkeler, birim alandan daha fazla ürün elde etme stratejisini benimsemiştir . Tarımsal ürünlerde verim ve kaliteyi artırmanın yolu, modern tarımsal tekniklerin ve girdilerin kullanılmasından geçmektedir. Ancak uzun yıllar üretimi artırmayı hedefleyen bu anlayış, daha fazla verim alabilmek için kimyasal gübre ve ilaç kullanımını zorunlu hale getirmiştir. Bitkisel üretimi kısıtlayan zararlı organizma, yabancı ot ve hastalıklar ile mücadele, verimin arttırılmasında kritik faktörlerdir. Pestisitler olmadan, dünyanın herhangi bir bölgesinde yeterli miktar ve kalitede üretim sağlamak neredeyse olanaksızdır . Bu kapsamda zirai mücadele kavramı önem kazanmaktadır. Hastalık, zararlılar ve yabancı otların bitkilere verdiği zarardan korunmak, bu şekilde tarımsal üretimi artırmak ve kalitesini yükseltmek amacıyla gerçekleştirilen tüm faaliyetlere "Zirai Mücadele" adı verilmektedir.
Üretimin sürdürülebilirliği açısından, Türkiye'de hastalık, zararlı organizmalar ve yabancı otlarla mücadelede en çok tercih edilen zirai mücadele yöntemi kimyasal mücadeledir. Pestisitler, bitkisel üretimde ürünleri olumsuz etkileyen, verim ve kalite kayıplarına neden olan bitki hastalık ve zararlılarını kontrol altına almayı sağlayan kimyasal maddelerdir. Hedef alınan organizmalar ya da zararlı türlerine göre yapılan sınıflandırmada, en önemli üç pestisit kategorisi insektisit, fungisit ve herbisit olarak öne çıkmaktadır. Pestisitlerin, zararlı organizmalara karşı büyük ölçüde etkili olması ve aynı zamanda maliyetlerinin makul seviyelerde olması, 1970'lerin sonlarına kadar pestisit üretiminde ve kullanımında hızlı bir artışa neden olmuştur. Son 20 yılda, dünya genelinde pestisit kullanımı 3.5 milyar dolarlık seviyelere ulaşmış ve küresel olarak bu miktar, 45 milyar dolarlık bir pazara karşılık gelmektedir. Bu, dünya genelinde pestisit kullanımının son dönemlerde hızla arttığını açıkça göstermektedir.
Pestisitler, doğaları gereği hem insanlar hem de diğer organizmalar için toksik olabilir; bu nedenle, bu maddelerin güvenli kullanımı ve doğru şekilde bertaraf edilmesi büyük önem taşır. İdeal olarak, bir pestisitin hedeflenen zararlıya karşı öldürücü olması, fakat insan da dahil olmak üzere hedef olmayan türlere zarar vermemesi gerekmektedir.
Pestisit kullanımının çevre ve canlı sağlığı üzerindeki etkileri
İnsan sağlığı açısından: Pestisitler insan vücuduna ağız, deri ve solunum yolu ile girmektedir. Tarımsal ilaçlama yapılırken önlemlerin alınmaması, üreticinin pestisitlere maruz kalmasına; bunun sonucunda, çeşitli akut veya kronik rahatsızlıklara neden olmaktadır. Gıdalarda bulunan kalıntılar zaman içerisinde insan vücudunda olumsuzluklar oluşturabilmektedir. İnsan sağlığı açısından, pestisitlere maruz kalmanın çeşitli sağlık sorunlarına yol açabileceği bilinmektedir. Pestisitler insanlarda kanser, sinir sistemi bozukluğu, kısırlık gibi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir .
Bitki ve gıda sağlığı açısından: Bitki sağlığı, üretimin sürdürülebilirliği ve güvenilir gıdaya ulaşım için çok önemlidir. Bu yüzden uygulanan kimyasal ilaçların bitki gelişimine zarar vermeyecek şekilde yapılması gerekmektedir. Yaşamın temelini oluşturan gıda ürünlerinde de kimyasal ilaç kullanımının uygun bir şekilde yapılması oldukça önemlidir. Gıdalarda bulunan yüksek miktardaki kalıntı hem insan sağlığını hem de hayvan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Bitkilerde pestisitlerin kalıcılığını etkileyen özellikler arasında, söz konusu bitki türü, hasat edilen ürünün doğası, kütikülün yapısı, büyüme aşaması ve hızı ve bitkinin genel durumu yer almaktadır.
Hayvan sağlığı açısından: Zararlılara karşı kullanılan ilaçların yoğun ve bilinçsiz olarak tüketilmesi sonucunda doğal düşmanlar (faydalı böcekler), su ve karada yaşayan hayvanlar olumsuz yönde etkilenebilmektedir. Bu durum doğal dengenin bozulmasına sebebiyet vermektedir. Leoci ve Ruberti (2021), hayvanların pestisitlere maruz kalmasının nörotoksisite, endokrin bozukluklar, karaciğer ve böbrek hasarı, kanser, üreme sorunları (sperm anormallikleri, azalmış doğurganlık, fetal büyüme geriliği, doğum kusurları veya kendiliğinden düşük) ve büyüme değişiklikleri ile ilişkili olabileceğini belirtmişlerdir. Ali ve ark. (2021) pestisit etkisinin türleri tehdit ettiğini ifade etmişlerdir. Buna göre, Avrupa'da, pestisit kullanımı nedeniyle böcek biyokütlesinde 70, kuşlarda 50 ve bal arıları popülasyonunda 30 oranında bir azalma yaşandığı bildirilmiştir.
Toprak ve su sağlığı açısından: Pestisitler uygulama sonrası katı partiküller üzerine bulaşabilmekte ve yağmur vb. etkenler ile yıkanarak yüzey sularına ve toprağa karışmaktadırlar. Bu durum hem toprak kirliliğine hem de yer altı ve yer üstü suların kirlenmesine neden olmaktadır. Pestisit birikimleri nedeniyle toprak ve su kalitesi de bozulmaktadır.
2000 yılında dünya ortalaması pestisit kullanımı 1.46 kg ha-1, AB ülkeleri ortalaması 2.83 kg ha-1 ve Türkiye ortalaması 1.27 kg ha-1 iken; 2021 yılında sırasıyla 1.07 kg ha-1, 3.20 kg ha-1 ve 2.26 kg ha-1 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’de hektara kullanılan pestisit miktarının AB ortalamasından düşük, dünya ortalamasından yüksek olduğu söylenebilir. Dünyada pestisit kullanımının, 2021 yılı dışında genel olarak artış eğiliminde olduğu, Avrupa Birliği’nde ise artış eğiliminin yavaşladığı ve Türkiye’de ise hızlı bir artış eğiliminde olduğu söylenebilir. Gelişmekte olan ülkelerde pestisit kullanım miktarı genellikle daha düşük olmakla birlikte, bu ülkelerde pestisitlerin yol açtığı negatif etkiler daha büyük boyutlarda olabilmektedir. Buna karşın, gelişmiş ülkelerde, özellikle AB ülkelerinde, kullanılan pestisit miktarı dünya ortalamasının üç katı kadar fazla olmasına rağmen, bu ülkelerdeki negatif etkilerin daha sınırlı olduğu söylenebilir. Bu durum, pestisit kullanımının sadece miktarına bağlı olmayıp, aynı zamanda etkili denetleme sistemleri, üreticinin bilgilendirilmesi ve yaptırımların etkinliğine de bağlı olduğunu göstermektedir. Avrupa Birliği ülkeleri, pestisit kullanımının olumsuz etkilerini en aza indirmek için kalıntı analizleri yapmakta, uyarı sistemleri geliştirmekte ve üye ülke çiftçilerinin bilinçlendirilmesine önem vermektedir. Alınan önlemler sayesinde, tekniğine uygun olmayan pestisit kullanımının yol açtığı toprak ve su kaynaklarının kirlenmesi, biyoçeşitlilik kaybı gibi sorunların yanı sıra, kalıntılara bağlı sağlık sorunlarının da önüne geçilebilmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’de tarım çevre politikası tasarlayan ve uygulayanların, pestisit kullanımı nedeniyle yaşanan çevresel ve sağlık sorunlarına dikkat çekmesi ve bu konuda ulusal çapta daha etkili çalışmalar yapması büyük önem taşımaktadır. Bir ülkede pestisit kullanımının çok veya az olmasını sadece çiftçilerin bilinç düzeyleri ile ilişkilendirmek, birim alana pestisit kullanım miktarının yüksek olmasını istenmeyen bir durum veya düşük olmasını istenen bir durummuş gibi algılamak doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Bilinçsiz ve gereğinden az kullanımın zararlı etkileri çok olabilecekken, bilinçli ve tekniğine uygun ama fazla kullanımın zararlı etkileri daha az olabilecektir. Ülkelerin pestisit kullanımında, o ülkelerde yetiştirilen ürün deseninin yanında; pestisit fiyatları, iklim koşulları, hastalık ve zararlı popülasyonu, zararlıların pestisitlere direnç geliştirmiş olması, pestisitlere daha kolay ulaşıyor olmak, tarımsal üretimin entansif koşullarda girdi yoğun olarak yapılması gibi faktörlerin de etkisi vardır. Avrupa Birliği ülkeleri çiftçilerinin hem gelir düzeylerinin yüksek olmasının hem de pestisitlere daha kolay ulaşıyor olmalarının pestisit kullanımında etkili olduğu söylenebilir. Diğer taraftan gelişmiş ülke çiftçileri daha bilinçli ve örgütlü olduklarından yasal düzenlemeler, kamusal müdahaleler gibi yapısal politikalar daha etkili olurken, gelişmekte olan ülke çiftçilerinde ise sübvansiyonlar, teşvikler gibi maliyet düşürücü, gelir artırıcı parasal önlemlerin daha etkili olduğunu söylemek mümkündür. Pestisit kullanımına yönelik kamusal politikalar, müdahaleler ve düzenlemeler belirlenirken bu hususların dikkate alınması önem arz etmektedir.
Dünyanın en büyük pestisit üreticisi Çin olup, en önemli pestisit ihracatçılarından biridir. Çin’de pestisit yönetmeliği ilk kez 1997 yılında yayımlanmıştır. Daha sonra 2017 yılında kapsamlı bir revizyon gerçekleştirilerek yönetmelik günümüz gerekliliklerine uygun hale getirilmiştir. Bu güncellemeler, pestisitlerin güvenli kullanımı, risk değerlendirme sistemi ve uluslararası standartlarla uyum konularında iyileştirmeler içermektedir. Bu iyileştirmelerden bir tanesi, çevresel ve sağlık risklerini değerlendirmek üzere bir risk değerlendirme sistemi kurulması ve piyasadan kaldırılması gereken ürünler için geri çağırma sistemi oluşturulmasıdır. Hindistan’da da günümüzde önemli yasal düzenlemelerden biri olan “Pestisit Yönetim Tasarısı (Pesticide Management Bill)”, 1968 yılındaki “Böcek İlacı Yasası (The Insecticides Act)”nın yerini alacak şekilde hazırlanmış olup; pestisitlerin güvenli ve sorumlu bir şekilde üretilmesi, ithal edilmesi, satılması, depolanması, dağıtılması, kullanımı ve imhasını sağlamak amacıyla geliştirilmiştir.
Avrupa Birliği’nin yıllık pestisit kullanım ortalaması dünya ortalamasının üzerindedir. Avrupa Birliği, tarım sektöründe pestisit kullanımının çevreye olan olumsuz etkilerini azaltmak için yasa, yönetmelik, tüzük ve direktiflerle pestisit kullanımını düzenlemektedir. AB, 2019'un sonunda sürdürülebilirlik, karbon emisyonlarının azaltılması ve çevresel etkilerin minimize edilmesini hedefleyen Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal)’nı açıklamıştır. Bu mutabakat, Avrupa'nın 2050 yılına kadar karbon salınımını sıfıra indirmeyi ve kirliliği azaltarak ekosistemlerin korunmasını sağlamayı amaçlayan köklü değişiklikleri içermektedir. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı'nda, 2030 yılına kadar kimyasal pestisitlerin ve antimikrobiyallerin kullanımının 50 oranında azaltılması hedeflenmektedir. Bu hedefler doğrultusunda AB, pestisit kullanımını düzenlemek amacıyla çeşitli yasal düzenlemeler yapmıştır.
Türkiye’de pestisit kullanımı AB’ye göre daha düşük seviyelerdedir. Bu nedenle pestisit kullanımı ile ilgili düzenlemeler de oldukça sınırlıdır. Türkiye'de doğrudan pestisit kullanımını azaltmayı hedefleyen bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, bazı sürdürülebilir tarım uygulamalarının teşvikine yönelik düzenlemeler aracılığıyla, dolaylı yoldan pestisit kullanımının azaltılarak doğru ve etkili kullanımının teşvik edilmesi sağlanmaktadır.
Pestisit kullanımının olası negatif çevresel etkileri ve insan sağlığına yönelik endişeler nedeniyle ülkeler, sınırlandırmaya yönelik pestisit birçok kullanımını düzenleme yapmakta ve politikalar geliştirmektedirler. Avrupa Birliği, pestisit kullanımını azaltmak ve çevresel sürdürülebilirliği korumak amacıyla kapsamlı yasal düzenlemeler yaparken, kullanımına yönelik Türkiye'de düzenlemeler pestisit sınırlı kalmaktadır. Ancak son yıllarda Türkiye’de de sürdürülebilir tarım uygulamaları teşvik edilerek, pestisit kullanımının sürdürülebilir tarımın bir sonucu olarak azaltılması yoluna gidilmektedir. Dünya ve AB ülkelerinde yasal düzenlemeler, kamusal müdahaleler gibi yapısal politikalar ve alınan önlemler sayesinde, tekniğine uygun olmayan pestisit kullanımının yol açtığı toprak ve su kaynaklarının kirlenmesi, biyoçeşitlilik kaybı gibi sorunların yanı sıra, pestisit kalıntısına bağlı sağlık sorunlarının da önüne geçilebilmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’de tarım çevre politikası tasarlayan ve uygulayanların, pestisit kullanımı nedeniyle yaşanan çevresel ve sağlık sorunlarına daha fazla dikkat çekmesi ve bu konuda ulusal çapta daha etkili çalışmalar yapması büyük önem taşımaktadır. Gelecek nesillerin sürdürülebilir tarımsal üretime ve güvenli gıdaya erişimlerinin sağlanması için yasaklanan pestisitlerin kullanımının denetlenmesi, aynı zamanda çiftçiler tarafından kullanılan pestisit kayıtlarının tutulmasının zorunlu hale getirilmesi teşvik edilmelidir. Pestisit kullanımına alternatif yöntemlerin (biyolojik ve biyoteknik mücadele, biyopestisit kullanımı vb.) geliştirilmesi için ARGE faaliyetlerinin artırılması, çiftçilerin pestisitleri uygun zamanda, uygun dozda ve kontrollü kullanımına yönelik denetimler ile eğitim ve yayım faaliyetlerinin güçlendirilmesi önem arz etmektedir.
Burak Yeşilyurt / 12.12.2024