"Yoğunum Abi, Sonra Arayayım mı?"
Bazı cümleler vardır... İlk duyduğunuzda anlam yüklemezsiniz. Belki gülümsersiniz bile. “Yoğundur, olur öyle,” dersiniz.

VURAL YEŞİLYURT
trtbafra@gmail.com - 05363267627Ama aynı cümleyi üçüncü, beşinci, onuncu kez duyunca, bir şeyler değişir.
İçinizde bir yere dokunur.
“Abi çok yoğunum, seni ben sonra arayayım mı?”
Tanıdık geldi mi?
Geçen gün bir dostum, aylar sonra birini aradı. Eskiden biz de çok yakındık o kişiyle.
Aralarında samimiyet vardı, öyle uzaktan tanışıklık değil.
Ama ne zaman işi düşse, aldığı cevap hep aynı: Yoğunum.
Benzerini ben de yaşadım.
Arıyorsun, ihtiyacın var belki de; ama hep bir mazeret, hep bir erteleme.
“Abi şu an toplantıdayım…”
“Abi yoldayım, ben seni arayayım…”
Ve o arama bir türlü gelmiyor.
10 gün.
10 gün boyunca bir insan, bir arkadaşını arayacak 2 dakikayı bulamıyorsa...
Orada yoğunluktan değil, önemsizlikten bahsedilir.
Çünkü insan, gerçekten değer verdiğine zaman ayırır.
Yoğun da olsa bir mesaj atar. “Kusura bakma, seni unutmadım” der.
Demiyorsa, çok net: Unutmuştur.
Ben artık şu cümleyi kendime tekrarlıyorum:
“Paran varsa çocuk çoluğun sevinsin; ama gönlün yoksa, dostların seni beklemesin.”
Zor zamanlarında yanında olmadığın birini, sadece kendi çıkarın için arıyorsan;
kusura bakma, dost değil, ihtiyaç anı kontağısın.
Ben bu kişiyi tekrar aramak üzere telefonumu elime aldım.
Ama sonra vazgeçtim.
Kendi kendime sordum:
“Bir dostluk hep tek taraflı yürüyorsa, ona dostluk denir mi?”
Artık bazı şeyleri zorlamıyorum.
Ne mesaj atıyorum, ne bir selam bekliyorum.
Çünkü öğrendim: Birini ısrarla aramak, sizi daha yakın yapmaz.
Sadece onun umurunda olmadığınızı daha net gösterir.
Bu yazıyı okuyan birine küçük bir not:
Aramıyorsa, sormuyorsa, hep geçiştiriyorsa…
Demek ki gerçekten "yoğun" değil, sana karşı boş.
Senin de hakkın var: Sessizce geri çekilmek.
Bazen en güçlü duruş, hiç aramamak.